Thursday, April 15, 2010

Takı tasarımı ile tanışma hikayem.....

Takı tasarımı üniversitede okurken hep hayalimdi, ama '85 senesinde ben eğitim alacağım konuyu seçerken henüz üniversitelerde okutulan bir branş değildi ve zaten ben de böyle bir branşın varlığından bile haberdar değildim. O senelerde yeni açılmış bir bölüm olan endüstri tasarımına girdim ve eğitimini tamamladım. Okul biter bitmez takı yapımı konusunda eğitim almanın yollarını ararken, endüstri tasarımcısı olarak Demirdöküm'de çalışma şansı yakaladım ve 5 sene süresince eğitimini aldığım mesleğin pratiğini deneyimledim. Bana çok değerli tecrübeler kazandıran bu ilk işimi şartların değişmesi sebebiyle bırakırken bir sonra yapacağım şeyi çok iyi biliyordum...

En kısa zamanda önüme çıkan fırsatı değerlendirip Zeynep Erol'dan takı tasarım dersleri almaya başladığımda sene 1995 olmuştu...Kayıp mum
tekniği ve metal teknikleri konusunda ilk bilgilerimi almaya başladıktan kısa süre sonra evde kendi atölyemi oluşturmaya da başladım, çünkü gerçekten yapmak istediğim işin bu olduğunu artık kesinlikle biliyordum. Ayşe Takı'nın Nışantaşı'ndaki ilk galeri mekanında aldığım bu derslere devam ederken, bir yandan da aynı galeride Ayşe Ünaydın, Zeynep Erol ve Takashi Wada'nın sergilerini izledikçe takının hem tasarım hem de bir kendini ifade aracı olarak değer kazandığını ve benim de bu yönde kendimi geliştirmek için çalışmak istediğimi farkettim.


Yaptığım ilk takı "deko iğne"

Kurs sırasında ilk yaptığım takıları hala üretiyorum, çünkü ilk takıdan itibaren sanki bu işi hep yapıyormuşum gibi hissettim ve teknikleri uygulamak konusunda hiç zorlanmadım. Sanırım bu, elimle çalışmayı hep sevdiğim ve okuldayken hem maket yapımı konusunda hem de fırsat buldukça gittiğim heykel atölyesinde yaptığım çamura biçim verme çalışmalarımla geliştirdiğim bir yatkınlıktı.

Tabii
almış olduğum tasarım ve üç boyutlu düşünme eğitimleri de takıyı yaparken ortaya çıkan problemlerin çözümünde kolay yol almamı sağladı hep. Sonrasında Kapalıçarşı'da bu bilgilerimi pekiştirecek ve geliştirecek ikinci bir eğitim süreci geçirdikten sonra artık kendi çabamla tasarımlarımı hayata geçirmeyi başardığım ve zaman içinde takıyı yaparak tasarladığım bir sürecin içinde buldum kendimi...

İlk iki sene sadece mum çalıştım ve bu dönemde hayatımdaki diğer en büyük değişimi yani anne olmanın bende yarattığı duyguları takılarımla anlatmaya çalıştım. Bu çalışmalarımı 1999 senesinde Zeynep Erol Galerisi'nde segilediğimde ilk kişisel sergimi açmanın heyecanı anlatılır gibi değildi doğrusu...Bu sergimdeki çalışmalarımın hepsinin ayrı ayrı bir hikayesi vardı ve gerçekten anlam yüklü takılar, belki takıdan çok küçük birer heykel olmuşlardı...






Gümüş takılarımın ana malzem
esi oldu hep; tasarımın gerektirdiği şekilde ve miktarda altın, yarı değerli taşlar, cam, deniz kabuğu, çakıl taşı...vb. kullanmayı ise hep sevdim ve her malzemenin gümüşle birleşmesinde çıkan problemleri çözmeyi keyif aldığım bir oyun olarak gördüm. Her takı farklı bir meydan okuma oldu benim için, tasarladığım şekli ve malzemeyi biraraya getirmenin zorluğu arttıkça, takıyı yapmaktan aldığım zevk arttı :))



2 comments:

gokcem said...

Başarılarının devamıni dilerim Çağlacım.Hepside çok güzeller.Pek bi beğendim..

Unknown said...

Çağlacm harikasın...
Tasarım yolunda yaşadıklarını bizlerle paylaşman süper fikir!!
Hikayenin büyük kısmını bilsem de, bunları kronolojik ve görsellerle detaylandırılmış haliyle görmek çok etkileyici geldi...
Artık daha görünür olma zamanı gelmişti sanırım..
chaladesign takılarını kullanmak bir ayrıcalık, kullanan bilir..
Yeni tasarımlarını heyecanla bekliyorum..